Öğretmenimiz Sayın Muhsin ŞENER yazısı Sorgun Postasında
Sorgun’un ‘Büyük Köhne’olarak anıldığında, yolu düşmüştü ilçemize… İlçede ilçe o zamanlar! Su çeşmelerden, kuyulardan alınır, içilirdi. Yufka ekmekler tandırlıkta saçkı ( samanın irisi) ateşiyle pişirilir, fırından çıkan çarşı ekmeğini de memurlar alırdı. Çarşı ekmeği yemek bir ayrıcalıktı o tarihlerde…
Yollar patika olup, kara yel esince, kol kola girerler kasabayı toza boğarlardı. Göstermelik babından Arnavut kaldırım taşları sicim gibi yağan yağmurlarda, hiçbir işe yaramaz, çamur neredeyse ayakkabı pençesini sökerdi. Çamur bazı zamanlarda da, ayakkabıyı ayaktan alır, insanı cıscıvlak ortada bırakırdı. Hülasa yaman olurdu yağmuru, çamuru…. Kar ve boranına gelince; hey ki, hey… Kimi ister davulla, istemezsen zurnayla duyur… ‘Pencereden Kar Geliyor’ türküsü boşuna mı söylenmiş? Kar kimi zaman pencereyi, kimi zaman da kapıları zapt ederdi… Kapılar zorlukla açılır, caddeye, sokağa tünel vari açılımla kavuşulurdu… Tipisine gelince, eşek üstünden adam düşürür boyutta olurdu. Perşembe pazarına gelen köylük takımının bıyıkları, kaşları beyaza keserdi. Yollar aşılmaz olur, boran hayatı cehenneme çevirirdi. Ayaklarda cıslavat veya soğukkuyu lastiklerin ne feri olacak ki, başparmaklar uyuşur, fakirliğin gözü kör olsun bedduaları dört biryanda dinleyici bulurdu… Her ne kadar Sorgun ova üstünde ise de, Bozok Yaylası’nın hırçınlığını hep böğründe yaşamıştır. Ama ne yaşamak, kışın zemherinin ayazı, yazın da sıcağı insanı kavruk sınıfına sokardı… Sınıf deyince gelelim bilge öğretmenimiz Sayın Muhsin Şener’e… Sınıf duvarlarının dili olsa da konuşsa… Ne der, ne eylerdi acaba?
Bilgedir, okumaya, yazmaya doyamaz, dosttur, arkadaştır, candır.
Entelektüel, dibine ışık veren aydındır. Eğilmez, bükülmez, eyvallahsızdır.
Atatürk sevdalısı, vatan aşığıdır.
Saygıda yüce, sevgide seldir.
Haksızlıklarda isyankâr.
Ben deyim, Yörük Ali Efe, siz deyin Köroğlu…
Doğrunun yanında, eğrinin karşısında,
Özgürlükçü, demokrat, cumhuriyetçidir.
İşte sizlere Sayın Muhsin Şener anlatımı, tanımı.
Yukarıdaki tanımın eksiği çok, fazlası yoktur.
Bize öncelikle insanlık erdemi vermiştir. Âcizane, kitap, makale yazıyor isek temeldeki öğreti O’nundur. Ders anlatımındaki, bilgelik, deryadır.
Türkçe dersindeki hitaplarında, pedagog, sosyolog, psikolog figürlerini toptan bulabilirsiniz.
Bir insan bu kadar mı kendisini kaptırır, parçalanacak noktalara ulaşır? Talebelerini aydınlatmaya baş koyar?
Eh bu öğretmen Muhsin Şener’se ne yazsak az gelir.
Giyiminde titiz, derler ya tiril tiril, örnek olmuştur. Lacivert paltosu, kolalı gömleği ‘Üsküdar kâtibini çatlatır’ dersem, hiç abartmamış olurum. Çok iyi bir aile babası olması da biz öğrencilerine ayrı bir ışıktır, öğretidir.
Öğretmenimiz üretken bir yazardır. Eserleri başucu kitabıdır. Türkçenin özü dil bilgisi kavramı kitapların başyapıtıdır.
Son yazdığı ve daha önce yazmış olduğu kitaplara gelince;
–Picasso’nun Güvercini (Prospero Yayınları, 1994)
-Şiirin Diyalektiği (Suteni Yayıncılık,1996)
–Kuram Bağlamında Türk Şiiri (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları,2013)
-Şiirin Tabanı (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları,2013)
–Şiiri Yeniden Düşünmek Şiiri Yeniden Kurmak (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları,2013)
-Bir Eğitimcinin Kırk Yılı ( büyük bir bölümü Sorgunlu anılara ayrılmıştır) (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları,2013)
–Kişisel Tarih Tutanakları (Kurgu Kültür Merkezi Yayınları,2013)
Öğretmenimiz Sayın Muhsin Şener bu gidişle daha çok esere imza atacaktır. Her zaman coşkulu, dinamik, ayaklı kütüphane olması, en büyük tutkusudur. Ne mutlu bizlere ki, böyle bir edebiyatçının talebeleri olarak, hayat serüvenine devam ediyoruz. Onun verdiği feyizle okuyor, yazıyoruz. Yazmış olduğunuz eserlerin temelinde,O’nun döküğü harçlar bulunmaktadır.
Bizleri yetiştirdiğin için, eline, yüreğine sağlık…
Her daim eli öpülecek öğretmenim.