Yıl, nasıl başlarsa öyle gidermiş… Saat tam 24.00′de kadeh kaldırarak girdim 2015′e. Eğlence yerindeki Türkçe orkestraya kulak verdim bir ara: ”Tavukları pişirmişem/ Anamı da komşuya göndermişem/ Köpekleri bağlamışem/ Önüne ekmek doğramışem/ Anahtar var pencerede/ Tavuk da pişer tencerede…” Rast gele! dedim, çakırkeyf halimle bir daha kaldırdım. Uyuduğumda 04.00′dü. Sarhoşluğa, uyuşukluğa yüz vermedim. Sabah 10.20 kendimi dışarı attım; doğru ormana… Çayırlarda kuzgunların kavgasını izledim( onlar neden kavga eder ki diye düşündüm)… Henüz kar yüzü görmedik. Hava ılık olmasına karşın sincaplar yoktu ortalarda. Gece, havai fişek gürültülerinden korkup saklandıkları deliklerinden henüz çıkmadılar sanırım. Ormanda, dibine oturup sohbet ettiğim bir çınar ağacım var benim ; yine onunla sohbet ettim (dertleşmeyi sevmem.) Eski alışkanlıklarımla sözü ”dünyanın hal ve gidişatına’’ getirdim yine. Yaprakları tamamen döküldüğü için üşüyen çınarım şöyle bir titredi. İlk kez sevgili hocam Bilal Kayabay’dan duyduğum o sözleri anımsattı bana: ” Baktın ki sözün para etmiyor, koy götüne rahvan gitsin dünyanın!…’’. Tek başıma 2 saat 20 dakika yürüdükten sonra eve döndüm; 2014 zehrinden, pasından arınmak için ılık bir duş aldım… İşte, benim ilk günüm!…