
Mektubunun birinde , aman dikkatli ol, suya sabuna dokundurma, diyorsun. Su sabuna; sabun da suya dokunmazsa kir çıkar mı civanım? Çıkmaz dinim imanım. Hem de aldırma sendecilik, yaşarken ölmek demektir. Aldırma sendecilerden olamam. Namussuzlukların belası, haksızlıkların topu tüfeği korkutamaz beni. Gerektiğinde ölüm vız gelmeli insana. Çakalca çok yaşamaktansa, aslanca az yaşamak daha yeğdir bence. Başında [...]

Dur sana, gene bir şey anlatayım, dinle. Ne vergi kaçakçılığı, ne esrar kaçırma, ne üçe alıp yüz üçe satma. Bunların ta ötesinde bir şeydir bu. Dur acele etme, kitap avcılığı da olur muymuş deme. Olur gecemin ışığı, her şeyin avcılığı olur. Hatta düşüncelerin bile. Sakın gönül defterine çirtikli yazılar yazayım deme, dinime Allah’ ıma hemen [...]

Gönderdiğin mektupları kesintisiz alıyorum. işleri rast gitsin şu mektup dağıtanların. Adana kazan, kendileri çömçe dön babam, dön ediyor çok yaşıyasıcalar. Her biri on tane beleme memura bedel. Sırtlarında çanta, kucaklarında kağıt tomarlarıyla canıma sokasım geliyor. Hele kapıya geldiklerindeki o sımsıcak gülüşleri… Cibelme bilmez,cangazalıkları hiç sevmezler. Elbiselerinin güzelliği, şapkalarının yapısıyla sorguçlu tarla kuşlarına benziyorlar. Gece yatmaz, [...]

Koyağı otlum, bıldırcın butlum; tatlım ve de gıymatlım. “Alamanya’ ya gitsen, şimdiye çoktan zengin olur, suratımızı saran boz kıllardan kurtulurduk” diyorsun. Adamın birisine, ötekisi;: Baban acından ölüyordu, diye kakıç kakmak istemiş. O da: Var mıydı ki yiyeydi, diye karşılık vermiş. Alamanya’ya gitmek elime geçti mi ki gideydim . çok istedim, olmadı. Sağ gözüm sulanıyor, iki [...]

“Karaların Memiş şimdi de köyün orta malı otlakları sürüp topraklarına kattı. Topal danaların, uyuz keçilerin bile ot koparacağı yer kalmadı” diyorsun. Ardından da uzun uzun bedduaları, kürlere karıştırıyorsun. Lakin asıl meseleye yaklaşmaktan da kaçıyorsun.
Neden mi diyeceksin?
Bak anlatayım, dinle, bundan sonra suçluyu bul, mimle.
Uyuz keçili, topal danalı avrat; zengin arabasını dağdan aşırır, senin gibi koltuk altında [...]

Dağlarımın çiçeği, kuşlarımın içeceği; sen de dahil şu insanları sevmiyorum, diyorsun. Aman yok yok kadınım, öyle deme. Ölesiye sevmeli, doyasıya koklamalıymışsın. Böyle diyor ünlüler ( ! ). Hele diye dursun; insanı insana sevdirmek için kuru kuru konferanslar versinler. Ben bilirim kirli suda alabalık aranmaz, kel baş da fildişi tarakla taranmaz. Onlar hayalde orman arıyor, ama [...]

Kaza halkından Kara Mirza’ nın delirip üstünü başını yırta yırta ., elini ayağını yiye yiye öldüğünü , cenazesinin başında bir ev halkının gözyaşı döktüğünü söylüyorsun. Bazen, kör ölünce badem gözlü olurmuş. Kırlangıcın ne, nasıl olduğunu Yemen’ e sormalı. Kara Mirza’ nın kim olduğunu da bana sormalılar. Amma o ölmemeli, altı ay bir yanına, altı ay [...]

Geçenlerde Dönek Ali’ nin oğlu Mahmut’ tan bir mektup aldım. Oralarda olanlara esiriyor, velakin gramın çakıllara karıştığını düşünemiyor. Düşünemez, kendi bindiği dalı kesme budalalığına düşürülenlerin çoğu düşünemez. Gene de Mahmut’ un sorduğu sorulara sevinmemek elde değil. Bunlar, bu küçük sorular bir uyanışın, bir silkinişin habercileridirler. Devri Adem7 den beri başıboş bırakılanların başıboş çocuğunun , bu [...]

Sultan’ ın göğsündeki tömeltilerin daha da enikleyerek yavruyu yediğini, sere serpe bir kefene saramadığını acı dille anlatıyor; bu dünyada olduğu gibi öbür dünyada da perişan olacağından korkuyorsun. Korkma kadınım ne ölümden, ne de öteki dünyada olacaklardan.
Aha sana bir şiir salıyorum oku, aman dikkat et de küllenmiş dertlerin alev almasın ciğerimin teki.
NE VERİR
Ömür tamam olup yaprak [...]

Aşkımın sanı, damarlarımın kanı, kız imanı çürük gene yerden yere vuruyorsun beni. O nasıl mektuptu o öyle? şakalarımı sahi mi sandın? Eşeklerin tekmeliyor, itlerin dalıyor beni. Ne yapsan, ne söylesen gene de severim seni. Sen ölme ben öleyim; sen kırmızı kayışlı davul çal, ben gerilerden dinleyim. Sen bitmeyen bostanım, , okunmayan destanım, parmak izlerinin çamaşır [...]